
Evrimcilerin en büyük sorunlarından biri, bir türün diğer türe nasıl dönüştüğünü açıklayamamalarıdır. Evrimciler mutasyonların ve doğal seleksiyonun bir canlıda küçük ve yavaş değişikliklere neden olduğunu ve bu değişikliklerin birikmeleri sonucunda bu canlı türünün bir başka türe dönüştüğünü iddia ederler. Onların bu iddialarına göre ise geçmişte bu küçük değişimlerin bazılarını üzerinde taşıyan canlılar yaşamış olmalıdır. Evrimciler bu canlılara "ara geçiş formu" ismini verirler. Sözgelimi, evrimciler balıkların, deniz yıldızları veya deniz solucanları gibi omurgasız deniz canlılarından evrimleştiğini iddia ederler. Öyle ise, bu iki farklı canlı grubu arasında kademeli bir evrim sağlayacak çok sayıda "ara geçiş formu" yaşamış olmalıdır. Yani hem balık özelliklerine sahip olan, hem de omurgasız canlı özellikleri taşıyan çok sayıda tür yaşamış olmalıdır. Ve eğer böyle canlılar yaşadılarsa bizim onların fosillerini bulmamız gerekir. Ne var ki günümüzde geçmişte yaşamış canlıların her birinin yüzbinlerce fosili bulunmuş olmasına rağmen, evrimcilerin bu iddiasını doğrulayan tek bir tane bile ara geçiş formu fosili bulunmamıştır.
Geçmişte omurgasızlar, balıklar, sürüngenler, kuşlar, memeliler yani bugün yeryüzünde gördüğünüz pek çok canlı yaşamıştır ve bunlara ait fosil kayıtları vardır. Ama bir de hiçbir fosil kaydı olmayan, geçmişte yaşadığına dair tek bir delil bulunmayan, hayali canlılar vardır. Bir insan karşınıza çıksa ve "Bu canlıların yaşadığına dair bir delil yok ama ben yaşamış olabileceklerini düşünüyorum, öyle olmasını istiyorum. Bu yüzden önce yaşadıklarını varsayalım, fosillerini (yani yaşadıklarına dair delilleri) sonra buluruz" dese ne düşünürsünüz? Elbette mantıklı bulmazsınız. Ama evrimciler tam 150 yıldır bu komediyi sürdürmektedirler.
Oysa bu canlılar aynen şu an sahip oldukları özelliklerle geçmişte de yaşamışlar ve bugüne kadar herhangi bir evrim süreci geçirmemişlerdir. Ama evrimcilerin iddia ettiği bir canlıdan diğerine evrimleşirken ortaya çıkmış olması gereken "ara tür" varlıklardan hiçbirine ait bir fosil kayda geçmemiştir. Ara geçiş formlarının olmaması demek ise, açıkça "evrim hiçbir zaman yaşanmadı" demektir.
Bilimsel düşünce yapısına ve analiz yeteneğine sahip, akıl ve mantık sahibi bir insan, evrimin hiçbir zaman gerçekleşmediğini kolaylıkla anlar. Ancak evrimciler fosil kayıtlarının ortaya koyduğu bu bilimsel gerçeklere rağmen evrim sürecinin gerçekleştiği konusundaki ısrarlarını sürdürürler.
Oysa Darwin bile kendi döneminde fosil kayıtlarının teorisini desteklemediğinin farkındaydı. Fakat gelecek yıllarda fosil kayıtlarının daha zenginleşeceğini ve ara geçiş formlarının da bulunacağını umuyordu. Ancak günümüzde evrimcilerin böyle bir ümitleri kalmamıştır. Çünkü kendilerinin de itiraf ettiği gibi fosil kayıtları son derece zengindir ve bize hayatın tarihini göstermek için yeterlidir. Lund Üniversitesi'nden İsveçli ünlü evrimci botanikçi Prof N. Heribert Nilsson fosil kayıtları konusunda şunları söyler:
Evrimi, 40 yıldan fazla süren bir çaba ile kanıtlama teşebbüslerim sonunda başarısızlıkla sonuçlandı… Fosil materyali şu anda o kadar tamdır ki, yeni sınıflar oluşturmak mümkün olmuştur ve geçiş dizilerinin bulunmayışı, materyal eksikliği ile açıklanamaz durumdadır. (Fosil kayıtlarındaki) boşluklar gerçektir, asla tamamlanamayacaklardır.
Glasgow Üniversitesi'nden paleontolog Prof. T. Neville George ise fosil kayıtlarının son derece zengin olmasına rağmen, aranan ara geçiş formlarının hala bulunamadığını şöyle ifade etmiştir:
Fosil kayıtlarının (evrimsel) zayıflığını ortadan kaldıracak bir açıklama yapmak artık mümkün değildir. Çünkü elimizdeki fosil kayıtları son derece zengindir ve yeni keşiflerle yeni türlerin bulunması imkansız gözükmektedir... Her türlü keşfe rağmen fosil kayıtları hala (türler arası) boşluklardan oluşmaya devam etmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder