
Darwin evrimin gerçekleşmesini sağlayan ana mekanizmanın doğal seleksiyon olduğunu söylemişti. Ancak Mendel'in kalıtım kanunlarının kabulü ile evrimciler doğal seleksiyonun yeni canlıların kökeni konusunda yeterli bir açıklama getiremediğini görerek, evrim mekanizmalarına bir de mutasyon kavramını eklediler. Neo-Darwinizm olarak tanımlanan bu yeni evrim modeli, evrimin doğal seleksiyon ve mutasyonların işbirliği sonucunda gerçekleştiğini savunmaktadır. Önceki sayfalarda doğal seleksiyonun yaratıcı bir gücü olmasının imkansızlığından söz etmiştik. Mutasyonların canlıları geliştirerek, yeni türler ürettiği iddiası ise en az doğal seleksiyonla ilgili iddialar kadar bilim dışıdır.
Avusturyalı bir botanikçi olan rahip Gregor Mendel bulduğu genetik kanunları ile evrimcileri tam anlamıyla bir çıkmaza sokmuştur.
Mutasyonlar, canlı hücresinin çekirdeğinde bulunan ve bir insana ait tüm genetik bilgileri taşıyan DNA molekülünde, radyasyon ve kimyasal etkiler sonucunda meydana gelen yer değiştirmeler ve kopmalardır. DNA'daki bilgiler A, T, C ve G harfleri ile simgelenen 4 ayrı nükleotidin birbiri ardınca özel ve anlamlı bir sıra içinde dizilmesi ile oluşurlar. Ancak bu sıralamada tek bir harf hatasının dahi olması, o yapıyı tamamen bozacaktır. Örneğin DNA'daki bilgilerle aynı oranda bilgiye sahip 46 ciltlik bir ansiklopedide yer alan tek bir harf hatası ansiklopediyi okuyan insanlar tarafından pek önemsenmeden geçilebilir, hatta fark edilmeyebilir bile.
Ancak DNA'da herhangi bir basamakta, örneğin 2 milyar 435 bin 268. basamakta, yer alan tek bir harfin yanlış kodlanması sonucunda insan için çok önemli olan hatalar oluşabilir. Sözgelimi çocuklarda görülen kan kanseri hastalığı DNA'daki harflerden birinin yanlış olması nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Çernobil'de meydana gelen radyasyon sızıntısı ve Hiroşima'da atılan atom bombası sonucunda çocukların sakat kalmalarının veya kan kanseri gibi hastalıklara yakalanmalarının nedeni mutasyonların vücutlarında oluşturdukları bu tür zararlı etkilerdir.
İşte radyasyon veya kimyasal etkiler sonucunda meydana gelen mutasyonlar, bu milyarlarca harften birinin ya yerinin değişmesine, ya o harfin tamamen kalkmasına veya yerine bir başka harfin konmasına neden olur. Dolayısıyla en küçük bir oynamada dahi o canlı zarar görebilir. Nitekim yıllardır yapılan laboratuvar deneyleriyle de mutasyonların bir canlıya mutlaka zarar verdikleri ortaya çıkmıştır.
DNA molekülleri bir canlıya ait tüm genetik bilgileri eksiksiz bir şekilde taşırlar. Böylesine kusursuz bir sistemin evrimcilerin iddialarında olduğu gibi raslantı eseri oluşmadığı, bu bilgilerin canlı hücrelerine Allah arafından yerleştirildiği apaçık bir gerçektir.
Amerikalı genetikçi B. G. Ranganathan mutasyonların etkilerinin zararlı olduğunu şöyle açıklar:
Mutasyonlar rastgele ve zararlıdırlar. Çok ender olarak meydana gelirler ve en iyi ihtimalle etkisizdirler. Bu dört özellik, mutasyonların evrimsel bir gelişme meydana getiremeyeceğini gösterir. Zaten yüksek derecede özelleşmiş bir organizmada meydana gelebilecek rastlantısal bir değişim ya etkisiz olacaktır ya da zararlı. Bir kol saatinde meydana gelecek rastgele bir değişim kol saatini geliştirmeyecektir. Ona büyük bir ihtimalle zarar verecek veya en iyi ihtimalle etkisiz olacaktır. Bir deprem bir şehri geliştirmez ona yıkım getirir. B.G.
Ranganathan, Origins?, Pennsylvannia, The Banner of Truth Trust, 1988
Ünlü evrimci Pierre Paul Grassé ise mutasyonların bir canlıyı geliştirip, başka bir canlıya dönüştüremeyeceğini itiraf etmiş ve böyle bir inancı "hayal kurmak" olarak nitelemiştir:
Şanslı mutasyonların havyanların ve bitkilerin ihtiyaçlarının karşılanmasını sağladığına inanmak, gerçekten çok zordur. Ama Darwinizm bundan fazlasını da ister: Tek bir bitki, tek bir havyan, binlerce ve binlerce tam olması gerektiği şekilde faydalı tesadüflere maruz kalmalıdır. Yani mucizeler sıradan bir kural haline gelmeli, inanılmaz derecede düşük olasılıklara sahip olaylar kolaylıkla gerçekleşmelidir. Hayal kurmayı yasaklayan bir kanun yoktur, ama bilim bu işin içine dahil edilmemelidir. Pierre-Paul Grassé, Evolution of Living Organisms, Academic Press, New York, 1977, s. 103
Çernobil sonrası sakat doğan çocuklar. Yalnızca bu resimler bile, evrimcilerin canlıların oluşumunda etkili olduğunu iddia ettikleri mutasyonların, insanlar üzerinde nekadar büyük zarar meydana getirdiğini göstermektedir.
Wisconsin Üniversitesi, Tıp Genetiği Bölüm Başkanı, radyasyon ve mutasyon konusunda uzman James F. Crow ise hazırladığı bir raporda, DNA'ya rastgele isabet edebilecek olan mutasyonları, bir televizyonun bağlantılarının rastgele olarak değiştirilmesine benzetmiş ve rastgele değişimlerin televizyonun görüntüsünü daha kaliteli hale getirmeyeceğinin çok açık olduğunu belirtmiştir. "Genetic Effects of Radiation", Bulletin of Atomic Scientists, No: 14, ss. 19-20
Bu açıklamalardan anlaşıldığı gibi, evrimcilerin mutasyonların türleri geliştirerek başka türlere dönüştürdükleri iddiası bir insanın eline balta alıp bilgisayarına rastgele vurmasına ve bunun sonunda bilgisayarının gelişerek bir üst model oluşturacağına inanmasına benzer. Elbette böyle bir iddiada bulunan kişinin aklından şüphe edilir. Ancak evrimciler bilgisayarını baltalayarak geliştirdiğini söyleyen adamdan daha mantıksız ve saçma şeyler söylemelerine rağmen birçok insan onlara inanmaktadır. Bu inancın altında kimi zaman bilgisizlik ama çoğu zaman da Darwinizm büyüsünün oluşturduğu etki yatmaktadır. Telkin metodları nedeniyle bu insanlar evrime yol açtığı iddia edilen herşeye hiç sorgulamadan inanırlar; ne kadar saçma, bilim dışı ve inanılmaz olduğunu gözardı ederek…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder