
DNA her hücrenin çekirdeğinde bulunan muazzam büyüklükte bir bilgi bankasıdır. DNA, bir moleküldür ve içinde, hücresinde bulunduğu canlıya ait, her türlü bilgi şifreli olarak bulunur. DNA'nın sahip olduğu özelliklerin kompleksliği ve düzeni biraz incelendiğinde evrimcilerin tesadüfen var olan DNA'lardan söz etmelerinin ne kadar "anlamsız" olduğu daha iyi anlaşılacaktır.
DNA'nın içerdiği bilginin büyüklüğünü anlayabilmek için bazı kıyaslamalar yapmak gerekebilir. DNA; A, T, G ve C harfleri ile sembolize edilen dört ayrı nükleotidden oluşur ve bu harflerin yanyana dizilmeleri ile o canlıyla ilgili bilgiler şifrelenmiş olur. DNA'yı bu özelliği ile çok büyük bir kütüphaneye benzetebiliriz. Nitekim eğer insanın tek bir DNA'sındaki bilgiler bir kitap halinde yazılmış olsa idi, yaklaşık 500'er sayfalık 900 ciltten oluşan dev bir kütüphane oluşurdu.
[ DNA, içinde canlı ile ilgili her türlü bilginin bulunduğu bir bilgi bankasıdır. Dış görünüşten, iç organların yapısına kadar herşey DNA'da şifrelenmiştir ]
Evrimci bilim adamı Dr. Mahlon B. Hoagland, "Hayatın Kökleri" isimli kitabında canlıları oluşturmak için ne kadar bilgi gerektiği konusuyla ilgili olarak şu örnekleri vermiştir:
Bir bakteri, canlıların en basitlerindendir ve 2000 civarında geni vardır. Her gen 100 civarında harf içerir. Buna göre bir bakterinin DNA'sı en az iki milyon harf uzunluğunda olmalıdır.
İnsanın bakteriden 500 kat fazla geni vardır. Öyleyse DNA en azından 1 milyar harf uzunluğundadır.
Bir bakterinin DNA'sı bu hesaba göre, her biri 100.000 kelimelik 20 ortalama uzunlukta romana, insanınki ise bu romanlardan 10.000 tanesine eşittir! Mahlon B. Hoagland, Hayatın Kökleri, Tübitak Popüler Bilim Kitapları, 1993, s.25
Peki bu kadar çok fazla bilginin sığdığı DNA'nın büyüklüğü ne kadardır?
Günümüz evrimci seslerinden Carl Sagan ise hücre DNA'sındaki bilginin muazzamlığını şu şekilde itiraf etmektedir:
Basit bir hücrenin içindeki bilgi yaklaşık 10 üzeri 12 bit civarındadır. Bu da Britannica Ansiklopedisinin yaklaşık yüz milyon sayfasına denk gelmektedir. William Provine, in First Things, ("Responses to Phillip Johnson's article, `Evolution as Dogma: The Establishment of Naturalism,'" October 1990), p. 23
Ama şunu da belirtmek gerekir ki, Sagan bu önemli gerçeği açıkça dile getirmesine rağmen hala imkansız olana, yani DNA'daki kodun tamamen rastgele, doğal işlemlerle, cansız kimyasallar olarak kendi kendisini yazdığına inanmaktadır.
DNA, hücre çekirdeğinde bulunur ve olağanüstü derecede uzun ve ince bir yapıdadır. Ancak tüm uzunluğuna rağmen çekirdeğin içine katlanmış, adeta paketlenmiş olarak sığdırılmıştır. Bu durumun olağanüstülüğü şöyle bir örnekle daha iyi anlaşılabilir:
Eğer hücrenin çekirdeği 100 defa büyütülürse, aşağı yukarı iğne ucu büyüklüğünde olur. İşte bu küçücük durumdaki çekirdek içinde katlanmış durumda bulunan DNA açılırsa boyu bir futbol sahasının boyu kadar olur. Dr. Lee Spetner, Not By Chance!, The Judaica Press, Inc.1998, s. 30
Peki bu kadar çok bilgi DNA'ya ve DNA da çekirdeğin içine nasıl ve hangi güç tarafından sığdırılmıştır? Evrimcilerin bu sorulara verdikleri cevap da, onların evrim teorisine nasıl körü körüne inandıklarının bir delilidir. Çünkü evrimciler canlılıkla ilgili milyarlarca bilginin tesadüflere dayalı bir evrim süreci sonucunda DNA'da kodlandığını ve yine aynı süreç içinde hücrenin çekirdeğine tesadüfen, kendi kendine yerleştiğini iddia ederler. Bugün herhangi bir bilgi bankasını düşünün. Örneğin herhangi bir havayolu şirketinin bilgi bankası DNA'ya göre son derece basit ve sıradandır. Ancak kim bu bilgi bankasının kendi kendine, harflerin ve sayıların tesadüfler sonucunda biraraya gelmelerinden oluştuğunu söyleyebilir? Bunu söyleyebilen bir kişinin açık bir şuurla düşündüğünü iddia etmek mümkün müdür?
Bu konudaki açık sözlü otoritelerden biri, ünlü Fransız zoolog Pierre Grassé'dir. Grassé materyalist ve evrimcidir. Ancak Darwinist teorinin canlılığı açıklayamadığını savunan "aykırı" bir evrimcidir. Grassé'ye göre Darwinci açıklamayı geçersiz kılan en önemli gerçek, hayatı oluşturan bilgidir. Grassé, L'Evolution du Vivant (Canlının Evrimi) başlıklı kitabında bu konuda şunları yazar:
Herhangi bir canlı organizma, inanılmaz derecede büyük bir "akıl" içerir. Bu, insanların en büyük mimari eserleri olan katedralleri inşa etmek için kullandıklarından çok daha büyük bir akıldır. Bugün bu akla "bilgi" (enformasyon) diyoruz, ama anlam hala aynıdır. Bu bilgi bir bilgisayarda programlanmamıştır, ama bilgisayardakinden çok daha dar bir yere, DNA'daki kromozomlara ya da her hücredeki farklı organellere sıkıştırılmıştır. Bu "akıl", hayatın "olmazsa olmaz" şartıdır. Peki ama bunun kaynağı nedir?... Bu hem biyologları hem de filozofları ilgilendiren bir sorudur ve bilim bunu asla çözemeyecek gibi durmaktadır. Pierre P. Grassé. L'Evolution du Viyant (1973); İngilizce baskısı: The Evolution of Living Organisms, 1977
Grasse'nin bu sözlerinden çıkan sonuç çok açıktır: Evrimciler bile bir DNA'nın tesadüfen oluşmasının mümkün olmadığının aslında farkındadırlar. Ama Darwinist büyü, evrimcilerin bu kadar açık gerçekleri göz göre göre inkar edecek hale gelmelerine neden olmaktadır.
Herşeyden önce ortada muazzam bir bilgi vardır. Bu bilgi nereden gelmektedir, kaynağı nedir? Cansız ve şuursuz atomlar bilgi üretemezler. Peki DNA'daki bilgiyi kim üretmiştir? Bilgi ancak bilgi sahibi bir varlığın ürünü olabilir. Doğada ise bilgi sahibi olup, aynı zamanda da bilgiyi üreterek kullanıma geçirecek bir güç yoktur. Bilginin ve gücün tek sahibi Allah'tır. Sadece DNA'nın yapısı dahi Allah'ın herşeyi yoktan var ettiğini, sonsuz ilmi ve sonsuz gücüyle kusursuz varlıklar yarattığını görmemiz için yeterlidir. Allah bir ayetinde tüm bilginin sahibi olduğunu şöyle bildirir:
Allah'ın, gökte ve yerde olanların hepsini bilmekte olduğunu bilmiyor musun? Gerçekten bunlar bir kitaptadır. Hiç şüphesiz bunlar, Allah için pek kolaydır. (Hac Suresi, 70)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder